İlk kitapta (anti-row şurubunu engelleyerek) egemenlerin oyunlarını bozan Aydınlıkevler Lisesi öğrencileri Marjinal (Hayri) ve Mehtap, Kapiland’ın Karanlık Yüzü’nde de kitabın asıl özneleri olarak karşımıza çıkar. Orwel’in “big brother”ına atıfla söylersek, kapalı kapıların ardındaki güçlerin, her dakikalarını takibe alarak gözlediği, ıslah edilmek üzere seçilmiş bu “aykırı” liselileri, “sözde sınav” düzeneğinin sonucunda “kazanılmış bir zafer” mizanseni ile Kapiland’a getirtmesiyle gelişen olaylara bizler de katılırız. Bu büyük devletin kumpaslarını maddelemek okur için kolay olacaktır. Nitekim sürekli değişen eşyalara sahip olmak adına bankalara borçlanan ve hayatını kredi borçlarını ödemek üzerine kurarak birer gönüllü köleye dönüşen insanların ülkesidir Kapiland. Evsizleri gettolarda tutan, o sınırın dışına her çıkışında onlara görüntü kirliliği yaratan bir mahlûk muamelesi yapanların ülkesidir, bilim insanlarını itibarsızlaştırıp kendi deneyleri için kullananların ülkesidir ve aykırı olanların derhal yok edilmesi için tereddütsüz imha kararları alabilenlerin ülkesi! Kapiland sözcüğü tesadüfen oluşturulmuş değil. Gösterinin merkezi olan Disneyland’ın dünyasına bir göndermesi olduğunu düşündüğüm bu sözcük kapital/izm çağrışımının çok ötesinde bir şeffaflıkla duruyor.
Kapiland’ın varlığını sürdürebilmesinin önkoşulu, KGK (Küresel Güven Kurumu)’nın amaçlarında açıkça belirtilir: “Dünyadaki tüm halkların Kapiland’a karşı sevgi duymasını sağlamak”! Bu sevgi! talebi o kadar şiddetlidir ki sözgelimi, Hiroşama’daki atalarının yanarak yok olduğu topraklardan gelen Japonlar, gülümseyerek bu büyük ülkenin ışıltılı başkenti Marshall’ın fotoğraflarını çekmektedir. Kapiland’ı yönetenler tarafından, dünyanın sevgi talep edilen tüm halkları ağır gözlem altında tutulmaktadır diğer yandan. Başkan Buo ve yardımcısı Sagar arasındaki örtük iktidar mücadelesinde kendini hissettiren entrika çizelgesi, ülkenin bir dünya devleti ideali içerisindeki oluşuna dair de mikro bir örnektir.
Miyase Sertbarut’un ince dokunmuş kurgusunda dışarıda kalan bir şey bulmak neredeyse imkânsız. Çalışılmış ve bir petek gibi doldurulmuş bir eser Kapiland’ın Karanlık Yüzü. Aykırı yaşamak üzerine bir güzelleme aynı zamanda. Akıl ilkeleri ışığında düşünebilen −bir yandan birey olma mücadelesi içindeki− genç insanların, kendilerine yaldızlı bir dünya vaat edenler karşısında direnmesinin göstergelerini taşıması bakımından da okunası bir kitap. Göz boyayıcı ve hazırlanmış, sınırları dışına çıkılmayacak bir gezi tasarımıyla sarmalanan gençlerden beklenen tek şey: Kendi ülkelerine döndüklerinde bu ışıltılı ülkenin ne denli barışçıl, demokrasi taşıyıcısı, insanların hayallerine önem veren ve gerçekleştirmeleri için onlara iş imkânı tanıyan bir ülke olduğunu anlatmaları. İki sevgili, Marji ve Mehtap ülkeye döndüklerinde Kapiland ve onu yönetenler için bir sürpriz hazırlamış olabilirler mi acaba?
Kitabı büyük bir süratle okuyacağına inandığım okurların dikkatinden kaçmayacak birkaç eşleşmeyi daha belirtmek isterim: Diğer başkana kıyasla daha sıcakkanlı ve daha az savaş isteyen Kapiland başkanı Truman’ı, günümüzün popüler siyahi başkanına benzetsek mi? Persia’da demokrasi yok, oraya demokrasi götürmeye gideceğiz diyerek başka halkların yaşadığı topraklara fütursuzca giren Kapiland’ın yerine hangi ülkeyi koysak? Bu sorular eşliğinde genç okur düşünecek, tarihe ve günümüze dair sorularını çoğaltacaktır, diye umuyorum. O zaman aykırı yaşamak güzelliğimizin, aklımızın himayesinde bir yaşamak olacak, çoğalacağız.